31 Ağustos 2014 Pazar

FOĞRAFLAR

Fotoğraflar kötüdür aslında
Yeniden gider tüm gidenler
Ve bir daha ölür içinde yaşayanlar
Aynı değilsindir artık
Çocuk gülümsemeni hüzün istila etmiştir
Baktığında kahkaha attığın resimlerine
İçini yanar anlarsın
Dilsizdir ,yalancıdır ve uzaktır
Gözünü kırpmadan bakar
Ve hiç yaşlanmaz fotoğraflar
Murat Ballı

2 Ağustos 2014 Cumartesi

İNSANLIK

Bir gün dostları Hoca’ya:
— Dünyada en tehlikeli ve korkunç hayvan hangisidir?
Diye sormuşlar. Hoca hiç düşünmeden:
— İnsandır, demiş.
Dostları bu cevaba hayret etmişler ve itiraz ederek:
— Bu nasıl olur? Diye sormuşlar. Hoca şu açıklamayı yapmış:
— Köpek ekmeğini yediği adama hıyanet etmez. Yılan kendisine dokunmayanı sokmaz. Kurt, insanın bulunduğu yerlerden uzakta yaşar. Halbuki, insan, hiç de böyle değildir. O kendisine iyilik edene bile fenalık yapar. Siz, hiç dünyada, kendi cinsine insanlar kadar kötülük eden bir varlık gördünüz mü?

25 Temmuz 2014 Cuma

BAŞARININ SIRRI

İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı.
Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu. 'Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli… Benimle Paylaşmak ister misin?' diye sordu yaşlı adam. İş adamının yakınmalarını dinledikten sonra da, 'Sana yardım edebilirim' dedi. Çek defterini çıkardı. İş adamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi: 'Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al' dedi. Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.
İş adamı elindeki çeke baktı. Çekte 500 bin dolar yazıyordu ve imza ise John Rockefeller' e aitti, yani o gün için dünyanın en zengin adamına. 'Tüm borçlarımı hemen ödeyebilirim' diye düşündü. John Rockefeller' e ait bu çekle her şeyi çözebilirdi. Ama çeki bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki kasasına koydu. Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı. Büyük küçük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işleri doğurdu. Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koyabilmişti.
Takip eden aylarda ise borçlarından tümüyle kurtulup hatta para kazanmaya başlamıştı. Tüm bir yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatin gelmesini bekledi. Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiğini gördü. Tam ona çekini geri verip başarı öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı. Hemşire 'Onu bulduğuma çok sevindim, umarım sizi rahatsız etmemiştir' dedi. 'Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor' diye ekledi. Hemşire adamın koluna girip onunla birlikte uzaklaştı.
İş adamı şaşkın bir şekilde öylece durdu kaldı. Sanki donmuştu. Tüm yıl boyunca arkasında yarım milyon dolar olduğuna inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı.
Birden, hayatının akışının değiştiren şeyin para olmadığını fark etti.
Hayatını değiştirenin yeniden kendinde bulduğu kendine güven ve inançtı.
Başarının sırrı, kasamızda duran değil, kendi kalbimizde ve kafamızda olanlardır. Başka yerde aramaya gerek yok.
Herkese başarılar dilerim.....

11 Temmuz 2014 Cuma

OĞLAK BURCU 22 ARALIK-19 OCAK

Oğlağın hayatı iki devreye ayrılır. 30 yaşından öncesi ve sonrası.
Bu yaş, doğumunda etkili olan Satürn’ün devir zamanıdır. Bu gezegen
Güneş etrafındaki turunu tamamlamak için 29 yıl ve 167 güne ihtiyaç duyar.
İlk 30 yılda Oğlak kendini bir arayış içinde bulur.
Burcuna adını veren Oğlağın emin adımlarla dik duvara tırmanışından,
bu dönemde eser yoktur. Kendinden emin değildir.
Bir erkek keçi kadar tehlikelidir.30 yaşından sonra Oğlak,
gençliğinde kendisine çok pahalıya mal olan deneyimleri yerli yerine
oturtur. Yani o, tam anlamıyla “sonradan açılan” biridir.
Karşı cinsle ilişkiyi genelde “gerçek bir gecikme” ile keşfeder ve mesleki
başarıları diğer burçlardan daha geç ortaya çıkar. Denilebilir ki hayatı
ciddi bir mesele olarak görmesi onu başarı merdiveninin zirvesine
çıkarabilir.Dışarıdan bakınca kendinden emin, güçlü, sarsılmaz ve mesafeli
görünür, ama içinde özen, sevgi ve ilgiye özlem duyar.
Hastalık derecesinde hassastır ve kendini sükunetle dış dünyadan
soyutlar. Duygularını göstermek bu burçta doğanlar için doktorluk
mesleğinin zorluklarıyla kıyaslanabilecek bir meseledir.
Oğlak titizliğiyle tanınır, her şeyi çok fazla ciddiye alır.
Sözlerini vaktinde yerine getiren ve yapılmış anlaşmalarda
güvenilebilecek biridir. Yalan, iki yüzlülük ve riyakarlık
onun için şeytan işidir. İdealleri gerçeklik, değerler, doğallıktır.
Yüzeysellikten ve yapay olan her şeyden nefret eder.
Çoğu insan titiz ve zorlu Oğlağı sıkıcı bulur. O da bunu bilir
ve bundan acı duyar. Korkunç bir mizah gücüyle tepki verir,
kendi zayıflıklarını teşhir etmekten çekinmez. Kimse de ona
karşı çıkamaz ve birlikte olduğu insanların zayıflıklarını
yakıcı bir alayla eleştirir. Bu yüzden sürekli tepki alır.
Diğer burçların yanında Oğlağı iki özellik iyi tanımlar; sabır
ve mantıksızlığa karşı hassasiyet. İkisi birlikte Oğlağın
olayları ve insanların hayret edilecek kadar çok bir görüşle
anlamasına yardım eder. Buna rağmen pek şanslı değildir. Kendini,
kendi kurduğu hapishaneden serbest bırakmayı ne kadar isterdi...Yine
de bunu nadiren yapabilir.Oğlağın iyilik perisi, zamanıdır. Tüm
muhaliflerini bertaraf etmeye yardım eder. Oğlak burcunda doğanlar zamanı
çok iyi kullanır. Bir hamlenin nasıl planlanacağını iyi bilir, bunu
meslekte, toplumda ve aşkta kanıtlar. Oğlağın parolası azimdir.
Temel sözü ise”ben organize ediyorum.
Oğlak yaptığı şeyi titizlikle yapar. Kararlar daima aşırıdır,
hiç bir ayrım yoktur. Oğlağın en zayıflığı kibirdir. Dünyayı
savaştan, anarşi ve ahlaki çöküntüden kurtarmak isteyen insanlar
hep bu burçta doğmuşlardır. Bu konuda kararı, ancak konuya
uzmanca hakim olduğunda verir. İtiraza tahammül edemez. Başkalarının
eleştirileri onu niye ilgilendirsin ki! Oğlak hava kirliliğine
karşı savaşmak için her şeyi yapar.
Şüphesiz, bu bir abartıdır ve bir Oğlakla beraber yaşayan
kişi onun yapısını ”karanlık” yönünü tanımıştır: Oğlak hoşgörüsü
olmayan biridir. Kendisine karşı çıkılmasına hiç katlanamaz.
Onun zeka ve mantığına hitap etmek daha akıllıca bir iştir.
Eğer Oğlak hafifçe gülümsediyse, artık tehlikeli değildir
O, alışkanlıkların insanıdır ve kendini en çok, kat ettiği
yolda iyi hisseder. Güven dolu bir rutinlikte hissizleşip,
hantal ve kuruntulu bir işkoliğe dönüşebilir. Toplumda nazik
ve hoş sohbet biri olarak bilinir. Kendini hemen öne atmaz.
Ona yaklaşmak kolay değildir, ancak onu bir arkadaş olarak
kazandığınızda, Zodyak’taki tüm burçlar arasında daha güvenilir
birini bulamazsınız. Oğlak sabırlı ve çalışkan bir işçidir. Sınır tanımayan
bir hırsı vardır. Belirlediği amaçlara ulaşmada gösterdiği sabır asla
tükenmez. Karar verdiği her şeyi önceden düşünür, analiz eder
ve ölçüp biçer. Ulaştıklarıyla uzun süre mutlu olamaz. Daima
daha fazla ve yukarı tırmanmak ister. Fikir zenginliği, girişimciliği,
ve olağanüstü yetenekleri sayesinde bir sanayi imparatoru olabilir. Cazibesi ya da
ilişkileriyle değil, eserleriyle
başarılı olur..!

6 Temmuz 2014 Pazar

ADAMINA GÖRE

Osmanlı Devleti'nin Yükselme Döneminde bir ülkenin kralına elçi gönderilmiştir bu gönderilen elçide Osmanlı Devletinin içinde yaşayan insanların en kısa boylusudur sanki kasten seçilmiş gibi...

Elçiyle karşı karşıya kalan Kral şaşkınlıktan öte alaycı bir ifadeyle:

'Bula bula senimi bulmuşlar benim gibi bir Kral'a gönderecek başka elçi bulamamışlar mı?' demiştir."

Elçide çok kızmış olmasına rağmen gayet sakin bir şekilde tebessümle ile Kral'a şu cevabı vermiştir.

'Biz Osmanlıyız Efendim adamına göre adam göndeririz...'
demiş.

Verecek cevap bulamayan kral kıpkırmızı olup elçiyi huzurundan kovmuştur.

PADİŞAH VE ELÇİSİ


Osmanlı Devleti'nin yeni kurulduğu dönemlerde Avrupa ülkelerinden birinin kralına elçi gönderilir. Kral elçiyi kabul edecektir ama elçinin herkes gibi önünde eğilmesini ister ama kralın yardımcıları Osmanlı elçisinin asla kralın önünde eğilmeyeceğini söylerler.

Uyanık kral elçinin kabul edileceği odanın kapısını hemen küçülttürür. Böylece içeri girmek isteyen elçi eğilmek zorunda kalacaktır.

Kabul günü kral elçiyi heyecanla beklemektedir ama elçi kapının küçük yapıldığını ve her girenin eğilerek girdiğini görünce bir an duraksar ve hemen arkasını döner ve kralın huzuruna önce elçinin poposu girer. Kral elçiyi sakin bir şekilde dinler ve kıvrak zekasından dolayı kutlar.

SARI ÖKÜZ

Ormanın birinde Aslanlar toplanmış. "Yahu" demişler, "hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader!.."
Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; Fillere saldırsak, fazla büyük...
Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor, ee balık yakalayacak halimiz de yok...
Ne yapsak?

Bir tanesi "en iyisi, öküzlere saldıralım" demiş,
"İri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!"

Olur mu? Olur.
Hücum!
Ama evdeki hesap çarşıya uymamış;
Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer...
Organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.

Aslanlar aç bilaç.
N'apsak, n'apsak?
"tilkiye danışalım" demişler.
Tilki "kolay" demiş, "beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."
Kabul etmişler.

Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş, "saygıdeğer öküzler" demiş, "aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar... Ama; Şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o... Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü, kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın! "

Öküz heyeti düşünmüş taşınmış,
"bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla, verivermişler sarı öküzü...
Aslanlar da afiyetle yemiş.

Bir gün, iki gün...

Tilki gene gelmiş.
"Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş.
Ve eklemiş:
"Ama şu var ya benekli öküz, benekli öküz, O burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş. Canları çekiyor, verin, kurtulun!"

Öküz heyeti düşünmüş, "otlağın selameti için" teslim etmiş benekli öküzü...

Üç gün, dört gün...
Tilki gene gelmiş.

Kuyruğu uzun olanı... Burnu beyaz olanı... Tombul olanı...

Tek tek alıp, gitmiş. Otlak seyrelmiş. Semirmiş aslanlar.

Günlerden bir gün... Artık tilki gelmemiş! Gerek kalmamış çünkü. Doğrudan aslan gelmiş.
"Hanginizi istiyorsam, canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz, adamı hasta etmeyin" demiş.

Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler, "keşke sarı öküzü vermeseydik" demiş ama artık iş işten geçmiş...